Allahı tanımak, ve kendisine ibadet etmek için var olmuş bizler şüphesiz ki ibadetlerimizin yanına günahları da eklemeyi başarıyoruz.
Her bir insan bir kere de olsa günahın, zilletliğine bulaşıyor.
İsmet (masumiyet) Peygamberlere has iken geri kalanlar günahkar zümresine elbette dahil oluyorlar. Aslında günah, yaratılışın öznel bir imgesidir. Kul ibadetler üzerinde kendine verilmiş görevi hakkı ile yapsa dahi imtihan adı verilen dünyada elbet günah işler.
Bu hususta önemli olan günahın ardından bireyin vereceği tepkidir. Bahsi geçen en güzel tepki ise TEVBEDİR..
İslâm geleneğinde, kulun işlediği günah ardında yaratıcısına karşın mahcubiyyet hissedip tevbe etmeleri günahını giderdiği gibi günahın hiç işlenmemiş olmasını sağlar. Her cuma hutbesinde dinlendiğimiz üzere Peygamber Efendimiz (A.S) hadislerinde;
“Kim günahlarınan dolayı tevbe ederse, hiç günah işlememiş gibidir.” Buyurur.
Tekrar günah işleme korkusundan ötürü tevbeden vazgeçmemelidir! Günahkâr bir kul, tevbe edince, Cenab-ı Hak, hem o kulunun günahlarını affeder, hem de kulu tevbe ettiği için sevinir.
Bir diğer hadis-i şerif’in mealinde:
(Çölde devesini kaybedip sonra bulan kimsenin sevinmesinden çok, Allahü teâlâ, kulunun tevbe etmesine sevinir.) (Buhari)
Ne büyük lütuf ve ihsandır ki, biz günahımızda pişman olunca, Cenab-ı Hak seviniyor.
Bu durum, Hakkın bizlere olan sevgisi ve düşkünlüğünü gösterir. Unutulmamalı ki Güneş batıdan doğana kadar tevbe kapısı kullara açıktır.
Vaziyet bu iken devrimizin müslümanlarında bulunan en büyük sorun, çokca günah işlemekle beraber günahın ardında yaşanan ümitsizliktir.
Hele ki çağımızın gençleri günahı bir dizinimin başlangıcı olarak kabul eder ve günah ardına günah işlerler böylelikle ibadetin nurundan ayrılıp günah karanlığında olan kimseler gün ve gün ümitsizliğe kapılırlar.
Toplumumuzun içinde görüldüğü en vahim durum, insanların günah işledikten sonra “Allah beni affeder mi? ” “Günahımız çok, affolunmayız” gibi şeytani ve nefsani vesveselerdir.
Böylelikle günah üzerine günah eklemektedirler.
Bilakis Yüce Allah âyeti kerimelerde şöyle buyuruyor;
“Bilmiyorlar mı ki, kullarının tövbesini kabul eden Allah’tır, sadakaları da kabul eder. O çokca tövbeleri kabul eden ve rahmeti bol olandır”.(Tevbe 104)
“Allah tevbelerinizi kabul etmek ister” (Nisa 27)
”Ancak kim işlediği zulümden sonra tövbe eder ve davranışlarını düzeltirse Allah onların tövbesini kabul edendir” (Maide 39)
İşte bu âyetler, adeta bir ümit şelâlesi gibi çağlayan âyetlerdir. Bizlere huzur veren, şevk veren, dertlerimize derman olan muazzam ayetlerdir. Bu âyet-i kerimelerde Allah, rahmet ve muhabbetinin sonsuzluğunu ifade ediyor. Rahmetinin her şeyi kuşattığını belirtiyor. Bu durumda biz insanlar asla ümitsizliğe kapılmamalıyız.
Cenab-ı Hak, tevbe edilen her günahı affeder. Bir kâfir, küfrüne tevbe ederse, mümin olur, bütün günahları affolur. Bir mümin de Allah’a şirk koşsa, sonra pişman olup tevbe etse Allahü teâlâ affeder.
Ayriyeten Allah Resulu Hadis-i şeriflerde şöyle buyurur:
(Allah’ın rahmetinden ümit kestirip [dinden] nefret ettirenlere Allah lanet etsin! Kolaylaştırın, güçleştirmeyin!) [Nesai]
(Allah’ı kullarına sevdirin ki, Allah da sizi sevsin!) [Taberani]
(İnsanlara Rablerinden bahsederken, korku ve sıkıntı veren şeylerden söz etmeyin!) [Beyheki]
(Hak teâlâ buyurdu ki, kulumun, günahı göklere kadar yükselse, benden ümit kesmeyip, af dilerse affederim.) [Tirmizi]
Hadis-i şerifler, müslümanlara en büyük servet niteliğinde birer müjdedir. Bu hadisleri idrak ederek tevbe kapısına giden bir Müslüman, saadetin kapılarını açmakla beraber kulluğunun en güzel halinide Rabbine arz etmiş olur. Böylelikle de kurtuluşa erer.
Beyazıd-i Bestami hazretleri günahın ilacını şöyle tarif eder;
Tevbe kökünü, istiğfar yaprağı ile karıştırıp, gönül havanına koyarak, tevhid tokmağı ile adam akıllı döğmeli. İnsaf eleğiyle eleyip, göz yaşıyla hamur etmeli. Ardından aşk ateşinde pişirip,muhabbet balından katarak kanaat kaşığı ile gece gündüz yemelidir.
Günaha karşı en etkili ilaç, Tasavvufun bu güzide tarifidir..
Ey Nefis, ümidini kesme günahın büyüğünden.. zira büyük günahlar, Allah’ın mağfiretinde küçük günahlar gibidir. Umulur ki Allah’ın rahmeti taksim edildiği vakit, isyanın miktarınca üzerine gelir.
( İmam Buseyr-i)
O halde aciz ve günahkar olan bizler, bir an evvel günahlarımızdan vazgeçip, Rabbimize samimi bir kalp ile tevbe etmeliyiz.
Günahlarımız birikirken, günah eklemeyi, ümitsizce yaşamayı bırakıp, tüm günahlarımızı saf, temiz ve nasuh tek bir cümle ile silebiliriz.
Rabbim günahlardan tevbe ile arınıp sâfi olanlardan eylesin.
Selametle…